CHP'li Ersin Taşkın: "Plan Olmadan Pilav Olmaz!"

CHP Silivri Belediye Meclis Üyesi Ersin Taşkın, Haziran Ayı Meclis toplantısında 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir konuşma gerçekleştirdi. Yaşanan doğa olaylarına dikkat çekerek alınması gereken önlemler hakkında önerilerde bulunan Taşkın, hükümete de seslenerek; “Korona salgını sermayenin yaşam alanlarını vatandaşlarımızın temiz hava hakkı, temiz su kaynaklarına erişim hakkı, güvenli gıda için tarım alanları duyarlılıklarını hiçe sayarak siyasi iktidarın da desteğiyle bugüne kadar sürdürdükleri rant ve talan anlayışının yarattığı tahribatın nelere mal olacağını acı bir tecrübeyle hatırlattı" dedi ve ekledi: "Yıllardır süren tahribatın sona ermesi adına plan değil pilav yiyerek anlayışının bir an önce terk edilmesi gerekiyor."

CHP'li Ersin Taşkın: "Plan Olmadan Pilav Olmaz!"
Editör: Yaz Dostum
08 Haziran 2021 - 11:32 - Güncelleme: 08 Haziran 2021 - 12:30

CHP Silivri Belediye Meclis Üyesi Ersin Taşkın, Haziran Ayı Meclis toplantısında 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla gündem dışı söz aldı. Tüm dünya ve ülke genelini etkisi altına alan doğa olaylarına dikkat çeken Taşkın, alınması gereken önlemler hakkında çözüm önerilerini sundu. Ülke iktidarına da göndermelerde bulunan Taşkın, “Yıllardır süren tahribatın sona ermesi adına plan değil pilav yiyerek anlayışının bir an önce terk edilmesi gerekiyor” dedi.

Öte yandan Kasım 2021'e ertelenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’ni işaret ederek bunun bir şans olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Taşkın, “Saray iktidarını bir kez daha uyarıyoruz. Paris Antlaşması acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanmalıdır” ifadelerini kullandı.

Taşkın, açıklamalarında şunları kaydetti:

Dünya Çevre Günü münasebetiyle Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bilindiği üzere; 5 Haziran 1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından alınan karar ile Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır. Koronavirüs (Covid-19) salgını Dünya Çevre Gününü kutlarken üzülerek ifade etmek isterim ki salgın sürecinde bizler artarak devam eden doğa hakları ile mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz. Doğal sit alanları beton ormanları haline getirilerek yönetmelik değişikliklerinden tutunda Türkiye'nin Maldivleri olarak bilinen Salda Gölümüzün çıplak ayaklarla basmaya kıyamadığımız kullarına kepçe ve kamyonlar ile saldırışına tanıklık ettik. Tabii son 1 yılda tanıklık ettiklerimiz bunlarla sınırlı kalmadı. Yurdun dört bir yanında ağaçları nefes alacak toprakları ve suları için direnen kadınlarımızın çığlığına kulaklarını tıkayan hatta İkizdere de direnen kadınlara ateş açan anlayışla üzerek tanıklık ettik. Ülkemizin her yerinde doğanın haklarına mücadelesini veren havamıza suyunuza toprağımıza ormanımıza salgına rağmen sahip çıkma mücadelesi veren tüm vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.

“SALGIN, RANT VE TALAN ANLAYIŞININ NELERE MAL OLDUĞUNU HATIRLATTI”

Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın döneminde yaşanan ölümler, salgının yayılma hızı bir kez daha dikkatlice  ve etraflıca düşünülmesi gerektiğini ortaya koydu. Korona salgını sermayenin yaşam alanlarını vatandaşlarımızın temiz hava hakkı, temiz su kaynaklarına erişim hakkı, güvenli gıda için tarım alanları duyarlılıklarını hiçe sayarak siyasi iktidarın da desteğiyle bugüne kadar sürdürdükleri rant ve talan anlayışının yarattığı tahribatın nelere mal olacağını acı bir tecrübeyle hatırlattı.

“ÜLKEMİZDE HİÇBİR ŞEY SALGIN ÖNCESİ GİBİ OLMAYACAK”

Salgının boyutunun bu kadar kısa zamanda çok fazla yıkıcı olmasının altında yatan nedenlerin en başta doğanın insan hizmetine sunularak yok edilişi olduğu gerçeği geliyor. Pandemi sonrası kalkınma anlayışının asla eskisi gibi olmayacağı, sürdürülebilir kalkınmanın doğa ile barışık uyumlu modelleme ile yeşil ekonomik kalkınmaya evrilmesi gerektiği hem bilim hem de ekonomi çevrelerinde kabul gören bir görüş haline geldi. Artık ülkemizde hiçbir şey salgının öncesi gibi olmayacak olmalıdır.

“İKLİM KRİZİNE KARŞI ÖNLEM ALINMAZ İSE BİZİ DAHA KÖTÜ BİR ŞEKİLDE ETKİLEYECEK”

Yıllardır süren tahribatın sona ermesi adına plan değil pilav yiyerek anlayışının bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Salgın ve son günlerde yaşanan iklim krizi kaynaklı doğal afetlerin bizleri uyardığını görmek zorundayız. İklim krizi tüm dünya için tehlikeli ancak önlem almaz isek bizi daha erken ve daha iyi kötü bir şekilde etkileyeceği görülmüştür. Salgın iklim krizi gibi olağanüstü sebeplerin gıdaya erişim ve göç krizinin büyümesine neden olacağını ortaya çıkarmıştır.

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM ZİRVESİ TÜRKİYE İÇİN BİR ŞANS”

Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğanın haklarını çocuklarımıza sağlıklı bir dünya bırakma sorumluluğumuzla önerilerimizi sizlerle paylaşıyor ve saray iktidarını bir kez daha uyarıyoruz. Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin Kasım 2021'e ertelenmesini bir şans olarak değerlendirip Paris Antlaşması acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanmalıdır. Kasım 2021’de zirveye Türkiye Paris iklim Anlaşmasını onaylanarak yürürlüğe almalıdır. Antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeye önünde problem ve takvimi hazırlamış olanın onuruyla gitmelidir. Türkiye’ye yakışan budur.

“GİDEREK SU FAKİRE OLMA NOKTASINA GİREN BİR ÜLKEYİZ”

Giderek su fakire olma noktasına giren bir ülkeyiz. Bu nedenle sulak alanların ve su varlığımızın korunmasını ayrım gözetmeksizin herkesin ücretsiz güvenilir su erişimini yasal güvenceye kavuşturacak su kanunu derhal yasallaştırılmadır. Ancak tek akıllı değil sivil toplum ilgili meslek odaları ve bilim insanlarında içinde olacağı ortak akılla yasallaştırmalıdır. İklim krizine karşı tüm canlılar için temel hak olan yaşam hakkını savunacak tarihsel sorumluluk ve iklim borcu prensiplerine içeren bir iklim yazısı hazırlanmalı ve yasallaşması sağlanmalıdır. Yeni yeşil anlaşmayı ülkemiz koşullarıyla ele alarak fosil yakıtlardan yani kömürü termik santrallerden enerji üretme anlayışından bir takvim dahilinde tamamen vazgeçilmelidir.

“İHTİYAÇ FAZLASI OLUŞACAK ENERJİ DAR GELİRLİ VATANDAŞIMIZA ULAŞTIRILMASI SAĞLANMALIDIR.

Temiz erişilebilir enerji kaynaklarına geçiş sağlayacak adil geçişli eylem planları hazırlanmalıdır. Yenile bilir enerji, yatırımlarının teşvik edilerek yaygınlaştırılması ihtiyaç fazlası oluşacak enerjinin dar gelirli vatandaşımıza enerji maliyeti altında ezilen esnaf ve işletmelere uygun koşullarda dayanışma ağları oluşturarak ulaştırılması sağlanmalıdır. Enerji üretiminde adil dönüşüm nedeniyle işlerini kaybeden işçilerimizin emekçilerinin yaşamlarını idame ettirebilmeleri için ekolojik tarım katma değeri yüksek çevreci bir yaklaşımla ürünler üretilmesini sağlayacak kalkınma planları ile kamu teşvikleri oluşturulup oluşturulacak yeni istihdam alanlarında bu emekçilerimizin öncelikli istihdam hakkı sağlayacak yasal güvenceler yaratılmalıdır.

“YAŞAM ALANLARINI OLUMSUZ ETKİ EDEN PROJENİN FAALİYETE GEÇİRİLMESİNE İZİN VERİLMEYECEĞİ BİR YASAL DÜZENLEME HAYATA GEÇİRİLMELİDİR”

Gelişmiş ülkelerde en az 1 yılda tamamlanabilen ancak ülkemizin maalesef bazen 1 ay bazen de daha kısa zamanda yürütülen ÇET süreçlerini, bu süreçteki halkın katılım toplantıları pilav günü olmaktan çıkartılıp birlikte karar alma sürecine dönüştürülmelidir. Ayrıca çevre değerlendirmelerinin yanında sağlık etki değerlendirme, sosyal ve kümülatif etki değerlendirme süreçlerinin de yasal koşullara bağlayarak daha etkin bir sürece dönüştürülmesi doğaya yaşam alanlarını olumsuz etki eden projenin faaliyete geçirilmesine izin verilmeyeceği bir yasal düzenleme derhal hayata geçirilmelidir.

“KENTLERİMİZİ BETON ORMANLARINA ÇEVİRME POLİTİKALARINDAN KURTARMALIYIZ”

Ayrıca anayasal güvence altında olan sağlıklı çevrede yaşam hakkını ihlal nedeniyle haklarını yargıda aramak zorunda bırakılan vatandaşlarımızın ağır yargı masrafları nedeni ile bu haklarını kullanmaktan vazgeçmelerinin önüne geçilmesi, yaşam haklarının kamusal bir hak olması nedeniyle çevre davalarının yargı ve harç masraflarından muaf tutulması ilişkin yasal düzenlemenin gecikmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülmelidir. Kentlerimizi beton ormanlarına çevirme politikalarından kurtarıp güvenli gıdaya erişimin merkezi haline getirmek mümkündür. Salgın ve kriz döneminde daha büyüyecek olan güvenli gıdaya erişim sorunun önlenmesi adına kırsalın ve kentlerin tarımsal kalkınma alanları haline getirilmesi için planlamalar yapılmalıdır.

TAŞKIN, ÜLKE GÜNDEMİNDE OLAN DENİZ SALYASI FELAKETİNE DİKKAT ÇEKTİ

Son dönemde denizlerimizde ve özellikle Marmara Denizi'nde bir çevre felaketine doğru yol alan deniz salyası oluşumu tehlikeli boyuta ulaşmıştır. Bu oluşumun en büyük sebepleri arasında sanayi atıkları ve evsel atıklar başta gösteriliyor. İklim değişiklikleri etken olduğu müsilajla mücadele belediyemizin bakanlık ve ilgili tüm birimleri ile birlikte hareket edilmelidir. Ekosistemin paydaşı olan hayvan dostlarımızın komisyon raporunda ki önerilerimizi içeren hayvan hakları yasası acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kuruluna gelmeli ve yasalaştırılmalıdır.

“DOĞA HAKLARI İZLEME KURULU ÜYELERİMİZ GÖREVLERİNİN BAŞINDADIR”

Cumhuriyet Halk Partisi 7 bölge 7 ilke manifestomuz ile paylaştığımız ilkelerimiz doğrultusunda 81 ilde doğa hakları ihlallerini takip eden yaşam alanlarımıza, vatandaşlarımıza birlikte sahip çıkan mücadele eden doğa hakları izleme kurulu üyelerimiz görevlerinin başındadır. Dayanışma ile kazanımlarımızı kazanımlarımızı sürdüreceğimize yürekten inanıyoruz. Yukarıda açıkladığımız acil çözüm önerilerimiz karşılık buluncaya yaşam alanları ve ekosisteme saldırılar son buluncaya kadar her 5 Haziran'ı doğanın hakları için mücadele günü olarak kabul edeceğimizi belirtir tüm vatandaşlarımızı saygı ile selamlıyorum. Teşekkür ederim.

Haber : Batuhan GÜÇLÜ


 

YORUMLAR

  • 0 Yorum