Murat Yıldız'dan Çifte İsyan: "Namus Sözü" Tutulmadı, "Silivrili Olmak" Ayrımcılık Konusu Edilemez!
Silivrispor Kulübü Başkan Adayı Murat Yıldız, geride kalan kongre sonrası yaptığı açıklamalarda kulüp içindeki "kirli çamaşırları" ortaya döktü. Yıldız, kendisine verilen "namus şeref sözünün" çiğnendiğini ve seçim sürecinin "entrikalarla" dolu olduğunu iddia etti. Özellikle "Kimsenin haddine değil bir insanın ne kadar Silivrili olduğunu konuşmak!" diyerek, yerli-yabancı ayrımına sert tepki gösterdi ve eski başkanlar Akgün Duru ile Nuri Çolakoğlu'nu doğrudan hedef aldı.

Editör: Yaz Dostum
19 Haziran 2025 - 18:40
Silivrispor Kulübü'nde gerçekleşen kongrenin ardından başkan adayı Murat Yıldız, kamuoyuna çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yıldız, özellikle "Kimsenin haddine değil bir insanın ne kadar Silivrili olduğunu konuşmak!" diyerek bu konudaki tartışmalara sert tepki gösterirken, kongre sürecinde kendisine verilen "namus şeref sözünün" tutulmadığını ve "entrika" kurulduğunu iddia etti. Yıldız, yaşananlardan eski başkanlar Akgün Duru ve Nuri Çolakoğlu'nu sorumlu tuttu.
Murat Yıldız, şu görüşlere yer verdi:
“Hiç kimsenin haddine değil bir insanın ne kadar Silivrili olduğunu, ne kadar olmadığını, öz mü üvey mi, bir yıllık mı beş yıllık mı olduğunu konuşmak! Silivri'ye gelmiş, bu güzelim ilçeyi beğenmiş, hayatını burada kurma duygusunu içine sindirmiş bir aile, bir kişi, bir fert... Kimsenin onu böyle değerlendirmeye hakkı yok.
Şu yaşanan olaylar Silivrispor'umuzu aşağı çekti. Ne yazık ki olduğu seviyenin altına düşürüldü, gençlerimizin ümidi kırıldı. Hiç kimsenin haddine değil ne Murat Yıldız'ın ne kadar Silivrili olduğunu, ne de başka birinin ne kadar Silivrili olduğunu konuşmak! Bu çağda, bu devirde Silivri'mize hiç yakışmıyor! Bu kavramların mutlaka değişmesi gerekiyor.
Silivri'nin Gerçek Hassasiyetleri: Sevgi, Saygı ve Birliktelik
Bana göre de bunlar zaten çok azınlıkta kalmış insanlar ve düşünceler. Biz onlara göre kendimize şekil veremeyiz. Silivri'nin hassasiyetleri hep söyleniyor. Herhalde bu hassasiyetleri insanlar yanlış değerlendirmiş. Silivri'nin gerçek hassasiyetleri, 81 ilden gelen insanların gönüldaş olduğu, birbirine sevgi ve saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürdüğü bir ilçe olmaktır. Birbirine sevgi, saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürmek Silivri'nin hassasiyetleridir. Bir cümleyi kullanırken sonunda neler olacağını düşünmek Silivri'nin hassasiyetleridir.
Öyle birkaç kişinin oturup insanları ötekileştirmesi, perde arkası entrikalarla iş yürütmeye kalkışması... Bunlar asla Silivri'nin hassasiyetleri değil! Biz asla onlara uymayız. Biz o azınlıktaki o insanlara göre hayatımızı sürdüremeyiz. Tam aksine, bu durum bence farklı bir uyanışa sebep verdi. Şimdi daha fazla birbirimize kenetlenmeli, daha fazla birbirimize saygı duymalıyız.
Kıymetli dostlar, şu an işte sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan olayları görüyorsunuz. Biz ülkemizin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Bu cumhuriyetin, bu devletin, bu güzel ahengin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Bakın şu an denizin kenarında nezih bir ortam, karşımızda rengarenk çiçekler. Hayat böyle anlamlı. Hepimiz farklı düşüncelerde, farklı tarzlarda olmazsak bir anlamı olur mu? Bu bakış açısıyla olaya bakmamız gerekiyor.
Silivrispor Başkanlık Yarışında Perde Arkası: "Namus Şeref Sözü Verildi, Entrika Kuruldu!"
Aday olmaya karar vermeden önce ilk olarak Akgün (Duru) Bey'e gittim. Aslında nereye gittiysem, tüm dostlarıma teşekkür ediyorum; hiç kimse benimle basit bir merhaba tokalaşmasıyla yetinmedi. Herkes beni kucaklayıp, "Ooo Murat kardeşim, hoş geldin, ne güzel bir yola çıkmışsın, sen yaparsın!" gibi sözlerle destek oldu.
Akgün (Duru) Bey de başlangıçta bana bu şekilde yaklaştı. Kendisine, "Siz 8 yıl bu kulübe başkanlık yapmışsınız. Silivrispor Kulübü sizin evladınız sayılır. Ben burada değildim ama aday olmam yönünde bir kamuoyu oluşmuş durumda. Benim iş tempom çok yoğun. Siz aday olun, ben ana sponsor olayım. İstediğiniz miktarı da siz yazın, ben size omuz vereyim" dedim. Bana karşılık olarak, "Benim rahatsızlığım var, ilaç kullanıyorum" gibi mazeretler sundu.
Yaşadığım bazı süreçler var ki, benim özelimde ölene kadar benimle kalacak. Ama ben kısa bir özet olarak kamuoyunun bu konuda bilgi sahibi olmasını istiyorum arkadaşlar. Bana, "Rahatsızlığım var. Biz seni tanıyoruz, sen güzel bir kardeşimizsin. Sen bu işi yapabilirsin. Evet, iş yoğunluğun var ama madem bu kadar insan istiyor, buna da el atmalısın" dedi.
Bunun üzerine ben de, "Başkanım, şu an mevcut bir kulüp başkanı var. Kendisi güzel bir dostumuz. Gördüğüm kadarıyla kulübümüzün pozisyonu şu an çok kötü bir noktada değil, bana göre iyi bir konumda. Eğer siz de uygun görürseniz, aynen böyle söyledim, ben Nuri Başkan'la bir görüşeyim. Aynı teklifi ona da sunayım. Sizce de uygun mudur?" diye sordum.
"Ya" dedi, "Ben teşekkür ediyorum. Bak bu kadar ince düşünüyorsun. O yüzden sen olmalısın” dedi.
Ve ben Nuri Çolakoğlu Başkanı'mızı aradım. “Başkanım böyle bir süreç var. Siz de olayı izliyorsunuz. Bana göre siz de 4 yıldır bu kulübe ekibinizle beraber emek vermişsiniz. Bir noktaya getirmişsiniz. Bence başarılı bir noktadasınız da. Ben az önce Akgün Başkan'la konuştum. Kendisine söyledim az önce anlattıklarımı. Bana göre onun da rızasını aldım. Siz devam edin. Ana sponsor beni yapın. İstediğiniz rakamı bana yazın. İstediğinizi yazın dedim bana. Ben size destek olayım. Siz götürün” dedim.
O da, “Ben sizi tanıyordum ama bu tarzda bu kadar nezaketli olduğunu bilmiyordum.
Ben yoruldum. Bir ara vermem gerekiyor. Akgün Başkan da iyi demiş. Sen bu işi götür.
Biz sana destek olalım, yanında olalım” dedi.
Ben kendisine net bir şekilde sordum: "Kıymetli Başkan, vallahi bana 'Bunlar film fırıldak yaparlar, işin sonunda son bir iki gün kala seni sıkıntıya sokarlar' diyorlar. Biz aklı başında insanlarız, siz de öylesiniz. Bakın dedim, bana şunu diyebilirsiniz: 'Vallahi dostum, ben şu an tam olarak kararımı vermedim. Ben size herhangi bir söz vermiyorum. Siz gidin ona göre değerlendirmenizi yapın. Ben kararımı belki son bir dakika kala da verebilirim.' Bu sizin hakkınız. Böyle bir şey diyor musunuz?" diye sordum.
Bana "Namus şeref sözü, asla öyle bir şey olmayacak" dedi. "Sen adaylığını koy, biz kamuoyunda açıkça deklare edemeyiz ama senin yapabileceğine inandığımız için yanındayız" diye ekledi. Hatta bazı isimler verdi ve özel detaylar paylaştı.
Ben de "Şimdi sizin buradan ayrıldıktan sonra gidip bir kez daha Akgün Başkan'la konuşacağım ve öyle karar vereceğim" dedim.
"Tamam" dedi. Hatta, "Bana da 1 milyon yaz. Birinci dönem 250-250 iki tane çek. İkincisinde de 250-250 iki tane çek. Hatta," diye devam etti, "10 tane isim veriyorum, onlara birer milyon yaz. Vermezlerse ben veriyorum!"
Bakın, ne gördüysem, ne duyduysam, bana ne söylendiyse aynen onu aktarıyorum. Bana bunu söyledi.
Akgün Başkan'ımın yanına bir kez daha gittim. "Süreç bu şekilde. Abi, sana bir kez daha soruyorum. Bak, sonunda şöyle ya da böyle olacaksa, lütfen baştan konuşalım, bizi hiç yola çıkarmayın" dedim.
Hatta orada birkaç isim söyledi, bazı kişileri aradı. Kulübün önde gelen insanlarını, teknik heyetini çağırdı. "Murat Başkan sizin başkanınızdır," dedi net bir şekilde, "Biz de kendisinin yanındayız." Bunun üzerine gidip adaylığımı açıkladım arkadaşlar.
Şimdi biraz samimi olmak gerekiyor kıymetli dostlar. Dedim ya, kamuoyunun önünde ve spor gibi örnek olmamız gereken önemli bir noktada, burada entrikalara hiç gerek yok.
Seçime Üç Gün Kala Şok Teklif: "Kaybetsem de İlkelerime Ters Bir Şey Yapamam!"
Seçime son üç gün kala Akgün Başkan beni çağırdı. Şahitlerin de olduğu ortamda, "Murat Bey sana bir önerim var. Seçim bugün burada bitecek" dedi ve ekledi: "3 Milyon TL dekontu hemen göstereceksin. Cemil Bey de eğer bu yola çıkmışsa o da 3 Milyon TL bağışını yapsın diyeceksin. Onda para yok, bu imkan yok. Sen onu ezip geçersin."
Bu teklife cevabım netti: "Kusura bakma, ben böyle bir şey yapamam. Bu kadar gezdim dolaştım. İnsanların Silivrispor için söylediği 'para' sohbetinden mutlaka çıkmalıyız. Ben o yüzden bütçemi cebime koydum. Kendime, ekip arkadaşlarıma güvendim, hiç kimseden bir şey istemeyeceğim diyerek bu şekilde yola çıktım” dedim.
Çünkü biz yeni bir sayfa açmalıydık… Silivrispor'u bu kısır döngülerin içinden çıkarıp esas olması gereken mecrasına taşımamız gerekiyordu. Yapmamız gereken buydu. “Ben bunu yapamam" dedim.
Bana, "Sen bunu yapamazsan seçimini riske atarsın" dedi.
Cevabım netti: "Kaybetsem de ben ilkelerime ters bir şey yapamam. Ben bir insanı parasıyla ezerek, zor duruma düşürerek böyle çiğ bir hareketi yapamam."
Bana o dakikada tavır koydu. Ve ben akşamında bir baktım, Cemil Bey canlı yayında... Ben de ekip arkadaşlarıma, "Ben de yapamadıklarını..." diyerek durumu açıkladım.
Net resmi orada gördüm. Kesinlikle dedim, liste çıkaracaklar. Çok basit hesaplar yapıldığını fark ettim. Çünkü çizgi bana o kadar net gösteriyor ki, "Ben bağışı yapacağım, Cemil Bey yapacak. Ondan sonra adayı çıkartacaklar ve kazanacaklar. 'İşte kısmet şöyle oldu, böyle oldu' diyecekler." Tamamen klasik bir yapı.
Yeni Bir Başlangıç: Silivrispor'u Kısır Döngüden Çıkaracağız!
Biz bu işe gönül vermişiz. Değil üç milyonlar, değil yüz milyonlar... Ben bu ülkenin, bu ilçemin, devletimin bir neferiyim. Her platformda dile getiriyorum: Ben ülkesine aşık, ilçesine aşık bir insanım. Benim ülkem bana on veriyorsa, ben bir değil, iki verebilmeliyim. Bu ülkeden kazanıyorsam, çocuklarımıza ve spora mutlaka geri dönüş yapmalıyım. Ve göreceksiniz arkadaşlar, yarından itibaren ilk programımız başlıyor!
Yönetim kurulundaki arkadaşlarıma da teşekkür ederim; "Biz sizinle beraberiz, asla dağılmayacağız ve aynı bilinçle devam edeceğiz" dediler. Yarın tekvando programımızla başlıyoruz, ardından önümüzdeki günlerde tüm amatör kulüp başkanlarımızla bir araya geleceğiz. Onlara nasıl katkılar sunabileceğimizi ve neler yapabileceğimizi göreceksiniz. Katkılarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.
Şimdi, dediğim gibi, bu kısır döngüden çıkmalı ve hepimiz kullandığımız kelimelere dikkat etmeliyiz. Ancak bu kadar entrika olmamalıydı. Bence bunlar hiç yakışmadı ve etik davranışlar değil.
Bana şunu da söylüyorlar: "Silivrispor'a bağış yapanların listesini kamuoyuna dökmelisiniz Murat Bey, bir dökün de kimler bağışta bulunuyorlarmış, kimler yardımcı oluyor? Yardıma gelince, Silivrispor'a para vermek ya da katma değer sağlamak söz konusu olunca kapımızı çalıyor, bizden destek istiyorlar. Ama yönetime gelince "küçük olsun, bizim olsun, arkadan entrika" diyorlar.
Ben bütün bunlara şunu söylüyorum: "Olsun. Silivri'miz onlardan ibaret değil. Biz büyük bir ilçeyiz. 81 ilden gelmiş, gönül vermiş, kıymetli, büyük bir aileyiz. Biz o azınlığa göre kendimizi değiştiremeyiz, onlara göre davranamayız."
Son günlerde biraz daha tehlikeli yazılar okudum, insanlar bunları yazmaya başlamış. Ben bütün kamuoyundan, bütün dostlardan, herkesten özel rica ediyorum: Bu tarz şeyler bize hiçbir şey kazandırmaz, hiçbir şey katmaz.
Biz birbirimizi daha fazla seveceğiz, daha fazla sayacağız, daha fazla kucaklayacağız, birbirimize değer vererek yaşayacağız. İlçemize, sporumuza, diğer alanlara ve ülkemize faydalı olmaya devam edeceğiz. Biz bunu yapmalıyız. Özellikle herkesten bir kez daha rica ediyorum. Olmamalıydı ama sağlık olsun. Hiçbir şeyin sonu değil, süreç daha yeni başladı.
Bu İşin Baş Mimarı Onlar": Silivri'de Bir Daha Entrika Olmayacak!
İnsanlar, "Bu işin baş mimarı Akgün Bey, Nuri Başkan!" diyorlar. Doğrudur, baş mimarı onlar.
Peki Akgün Başkan'ın çorbacı dükkanına biri gittiğinde "Şu şuralıdır, şu öz Silivrili, şu az Silivrili mi diyerek içeri alıyor? Hayır. Yaptıkları çok büyük bir hata.
Biz bu süreçten dersimizi çıkaracağız, umuyorum ki onlar da çıkaracaklardır. Silivri'mizde bir daha bu tarz arkadan entrikalı süreçlerin olmayacağını düşünüyorum. Aslında yeni bir uyanışa sebep verdiler, ama bunu olumlu değerlendirmeliyiz. Bu anlamda çıkarımlarımızı yapmalıyız. Silivri'mizin ahengine, 81 ilden gelen bu kadar güzel bir ailenin güzelliklerine lütfen zarar vermesinler. Bir daha bu tarz şeylerin içine girmesinler.
Ben elimden geldiğince insanları zan altında bırakmadan süreci anlatmaya çalıştım.
Silivri halkının takdiridir.”
Murat Yıldız, şu görüşlere yer verdi:
“Hiç kimsenin haddine değil bir insanın ne kadar Silivrili olduğunu, ne kadar olmadığını, öz mü üvey mi, bir yıllık mı beş yıllık mı olduğunu konuşmak! Silivri'ye gelmiş, bu güzelim ilçeyi beğenmiş, hayatını burada kurma duygusunu içine sindirmiş bir aile, bir kişi, bir fert... Kimsenin onu böyle değerlendirmeye hakkı yok.
Şu yaşanan olaylar Silivrispor'umuzu aşağı çekti. Ne yazık ki olduğu seviyenin altına düşürüldü, gençlerimizin ümidi kırıldı. Hiç kimsenin haddine değil ne Murat Yıldız'ın ne kadar Silivrili olduğunu, ne de başka birinin ne kadar Silivrili olduğunu konuşmak! Bu çağda, bu devirde Silivri'mize hiç yakışmıyor! Bu kavramların mutlaka değişmesi gerekiyor.
Silivri'nin Gerçek Hassasiyetleri: Sevgi, Saygı ve Birliktelik
Bana göre de bunlar zaten çok azınlıkta kalmış insanlar ve düşünceler. Biz onlara göre kendimize şekil veremeyiz. Silivri'nin hassasiyetleri hep söyleniyor. Herhalde bu hassasiyetleri insanlar yanlış değerlendirmiş. Silivri'nin gerçek hassasiyetleri, 81 ilden gelen insanların gönüldaş olduğu, birbirine sevgi ve saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürdüğü bir ilçe olmaktır. Birbirine sevgi, saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürmek Silivri'nin hassasiyetleridir. Bir cümleyi kullanırken sonunda neler olacağını düşünmek Silivri'nin hassasiyetleridir.
Öyle birkaç kişinin oturup insanları ötekileştirmesi, perde arkası entrikalarla iş yürütmeye kalkışması... Bunlar asla Silivri'nin hassasiyetleri değil! Biz asla onlara uymayız. Biz o azınlıktaki o insanlara göre hayatımızı sürdüremeyiz. Tam aksine, bu durum bence farklı bir uyanışa sebep verdi. Şimdi daha fazla birbirimize kenetlenmeli, daha fazla birbirimize saygı duymalıyız.
Kıymetli dostlar, şu an işte sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan olayları görüyorsunuz. Biz ülkemizin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Bu cumhuriyetin, bu devletin, bu güzel ahengin kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Bakın şu an denizin kenarında nezih bir ortam, karşımızda rengarenk çiçekler. Hayat böyle anlamlı. Hepimiz farklı düşüncelerde, farklı tarzlarda olmazsak bir anlamı olur mu? Bu bakış açısıyla olaya bakmamız gerekiyor.
Silivrispor Başkanlık Yarışında Perde Arkası: "Namus Şeref Sözü Verildi, Entrika Kuruldu!"
Aday olmaya karar vermeden önce ilk olarak Akgün (Duru) Bey'e gittim. Aslında nereye gittiysem, tüm dostlarıma teşekkür ediyorum; hiç kimse benimle basit bir merhaba tokalaşmasıyla yetinmedi. Herkes beni kucaklayıp, "Ooo Murat kardeşim, hoş geldin, ne güzel bir yola çıkmışsın, sen yaparsın!" gibi sözlerle destek oldu.
Akgün (Duru) Bey de başlangıçta bana bu şekilde yaklaştı. Kendisine, "Siz 8 yıl bu kulübe başkanlık yapmışsınız. Silivrispor Kulübü sizin evladınız sayılır. Ben burada değildim ama aday olmam yönünde bir kamuoyu oluşmuş durumda. Benim iş tempom çok yoğun. Siz aday olun, ben ana sponsor olayım. İstediğiniz miktarı da siz yazın, ben size omuz vereyim" dedim. Bana karşılık olarak, "Benim rahatsızlığım var, ilaç kullanıyorum" gibi mazeretler sundu.
Yaşadığım bazı süreçler var ki, benim özelimde ölene kadar benimle kalacak. Ama ben kısa bir özet olarak kamuoyunun bu konuda bilgi sahibi olmasını istiyorum arkadaşlar. Bana, "Rahatsızlığım var. Biz seni tanıyoruz, sen güzel bir kardeşimizsin. Sen bu işi yapabilirsin. Evet, iş yoğunluğun var ama madem bu kadar insan istiyor, buna da el atmalısın" dedi.
Bunun üzerine ben de, "Başkanım, şu an mevcut bir kulüp başkanı var. Kendisi güzel bir dostumuz. Gördüğüm kadarıyla kulübümüzün pozisyonu şu an çok kötü bir noktada değil, bana göre iyi bir konumda. Eğer siz de uygun görürseniz, aynen böyle söyledim, ben Nuri Başkan'la bir görüşeyim. Aynı teklifi ona da sunayım. Sizce de uygun mudur?" diye sordum.
"Ya" dedi, "Ben teşekkür ediyorum. Bak bu kadar ince düşünüyorsun. O yüzden sen olmalısın” dedi.
Ve ben Nuri Çolakoğlu Başkanı'mızı aradım. “Başkanım böyle bir süreç var. Siz de olayı izliyorsunuz. Bana göre siz de 4 yıldır bu kulübe ekibinizle beraber emek vermişsiniz. Bir noktaya getirmişsiniz. Bence başarılı bir noktadasınız da. Ben az önce Akgün Başkan'la konuştum. Kendisine söyledim az önce anlattıklarımı. Bana göre onun da rızasını aldım. Siz devam edin. Ana sponsor beni yapın. İstediğiniz rakamı bana yazın. İstediğinizi yazın dedim bana. Ben size destek olayım. Siz götürün” dedim.
O da, “Ben sizi tanıyordum ama bu tarzda bu kadar nezaketli olduğunu bilmiyordum.
Ben yoruldum. Bir ara vermem gerekiyor. Akgün Başkan da iyi demiş. Sen bu işi götür.
Biz sana destek olalım, yanında olalım” dedi.
Ben kendisine net bir şekilde sordum: "Kıymetli Başkan, vallahi bana 'Bunlar film fırıldak yaparlar, işin sonunda son bir iki gün kala seni sıkıntıya sokarlar' diyorlar. Biz aklı başında insanlarız, siz de öylesiniz. Bakın dedim, bana şunu diyebilirsiniz: 'Vallahi dostum, ben şu an tam olarak kararımı vermedim. Ben size herhangi bir söz vermiyorum. Siz gidin ona göre değerlendirmenizi yapın. Ben kararımı belki son bir dakika kala da verebilirim.' Bu sizin hakkınız. Böyle bir şey diyor musunuz?" diye sordum.
Bana "Namus şeref sözü, asla öyle bir şey olmayacak" dedi. "Sen adaylığını koy, biz kamuoyunda açıkça deklare edemeyiz ama senin yapabileceğine inandığımız için yanındayız" diye ekledi. Hatta bazı isimler verdi ve özel detaylar paylaştı.
Ben de "Şimdi sizin buradan ayrıldıktan sonra gidip bir kez daha Akgün Başkan'la konuşacağım ve öyle karar vereceğim" dedim.
"Tamam" dedi. Hatta, "Bana da 1 milyon yaz. Birinci dönem 250-250 iki tane çek. İkincisinde de 250-250 iki tane çek. Hatta," diye devam etti, "10 tane isim veriyorum, onlara birer milyon yaz. Vermezlerse ben veriyorum!"
Bakın, ne gördüysem, ne duyduysam, bana ne söylendiyse aynen onu aktarıyorum. Bana bunu söyledi.
Akgün Başkan'ımın yanına bir kez daha gittim. "Süreç bu şekilde. Abi, sana bir kez daha soruyorum. Bak, sonunda şöyle ya da böyle olacaksa, lütfen baştan konuşalım, bizi hiç yola çıkarmayın" dedim.
Hatta orada birkaç isim söyledi, bazı kişileri aradı. Kulübün önde gelen insanlarını, teknik heyetini çağırdı. "Murat Başkan sizin başkanınızdır," dedi net bir şekilde, "Biz de kendisinin yanındayız." Bunun üzerine gidip adaylığımı açıkladım arkadaşlar.
Şimdi biraz samimi olmak gerekiyor kıymetli dostlar. Dedim ya, kamuoyunun önünde ve spor gibi örnek olmamız gereken önemli bir noktada, burada entrikalara hiç gerek yok.
Seçime Üç Gün Kala Şok Teklif: "Kaybetsem de İlkelerime Ters Bir Şey Yapamam!"
Seçime son üç gün kala Akgün Başkan beni çağırdı. Şahitlerin de olduğu ortamda, "Murat Bey sana bir önerim var. Seçim bugün burada bitecek" dedi ve ekledi: "3 Milyon TL dekontu hemen göstereceksin. Cemil Bey de eğer bu yola çıkmışsa o da 3 Milyon TL bağışını yapsın diyeceksin. Onda para yok, bu imkan yok. Sen onu ezip geçersin."
Bu teklife cevabım netti: "Kusura bakma, ben böyle bir şey yapamam. Bu kadar gezdim dolaştım. İnsanların Silivrispor için söylediği 'para' sohbetinden mutlaka çıkmalıyız. Ben o yüzden bütçemi cebime koydum. Kendime, ekip arkadaşlarıma güvendim, hiç kimseden bir şey istemeyeceğim diyerek bu şekilde yola çıktım” dedim.
Çünkü biz yeni bir sayfa açmalıydık… Silivrispor'u bu kısır döngülerin içinden çıkarıp esas olması gereken mecrasına taşımamız gerekiyordu. Yapmamız gereken buydu. “Ben bunu yapamam" dedim.
Bana, "Sen bunu yapamazsan seçimini riske atarsın" dedi.
Cevabım netti: "Kaybetsem de ben ilkelerime ters bir şey yapamam. Ben bir insanı parasıyla ezerek, zor duruma düşürerek böyle çiğ bir hareketi yapamam."
Bana o dakikada tavır koydu. Ve ben akşamında bir baktım, Cemil Bey canlı yayında... Ben de ekip arkadaşlarıma, "Ben de yapamadıklarını..." diyerek durumu açıkladım.
Net resmi orada gördüm. Kesinlikle dedim, liste çıkaracaklar. Çok basit hesaplar yapıldığını fark ettim. Çünkü çizgi bana o kadar net gösteriyor ki, "Ben bağışı yapacağım, Cemil Bey yapacak. Ondan sonra adayı çıkartacaklar ve kazanacaklar. 'İşte kısmet şöyle oldu, böyle oldu' diyecekler." Tamamen klasik bir yapı.
Yeni Bir Başlangıç: Silivrispor'u Kısır Döngüden Çıkaracağız!
Biz bu işe gönül vermişiz. Değil üç milyonlar, değil yüz milyonlar... Ben bu ülkenin, bu ilçemin, devletimin bir neferiyim. Her platformda dile getiriyorum: Ben ülkesine aşık, ilçesine aşık bir insanım. Benim ülkem bana on veriyorsa, ben bir değil, iki verebilmeliyim. Bu ülkeden kazanıyorsam, çocuklarımıza ve spora mutlaka geri dönüş yapmalıyım. Ve göreceksiniz arkadaşlar, yarından itibaren ilk programımız başlıyor!
Yönetim kurulundaki arkadaşlarıma da teşekkür ederim; "Biz sizinle beraberiz, asla dağılmayacağız ve aynı bilinçle devam edeceğiz" dediler. Yarın tekvando programımızla başlıyoruz, ardından önümüzdeki günlerde tüm amatör kulüp başkanlarımızla bir araya geleceğiz. Onlara nasıl katkılar sunabileceğimizi ve neler yapabileceğimizi göreceksiniz. Katkılarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.
Şimdi, dediğim gibi, bu kısır döngüden çıkmalı ve hepimiz kullandığımız kelimelere dikkat etmeliyiz. Ancak bu kadar entrika olmamalıydı. Bence bunlar hiç yakışmadı ve etik davranışlar değil.
Bana şunu da söylüyorlar: "Silivrispor'a bağış yapanların listesini kamuoyuna dökmelisiniz Murat Bey, bir dökün de kimler bağışta bulunuyorlarmış, kimler yardımcı oluyor? Yardıma gelince, Silivrispor'a para vermek ya da katma değer sağlamak söz konusu olunca kapımızı çalıyor, bizden destek istiyorlar. Ama yönetime gelince "küçük olsun, bizim olsun, arkadan entrika" diyorlar.
Ben bütün bunlara şunu söylüyorum: "Olsun. Silivri'miz onlardan ibaret değil. Biz büyük bir ilçeyiz. 81 ilden gelmiş, gönül vermiş, kıymetli, büyük bir aileyiz. Biz o azınlığa göre kendimizi değiştiremeyiz, onlara göre davranamayız."
Son günlerde biraz daha tehlikeli yazılar okudum, insanlar bunları yazmaya başlamış. Ben bütün kamuoyundan, bütün dostlardan, herkesten özel rica ediyorum: Bu tarz şeyler bize hiçbir şey kazandırmaz, hiçbir şey katmaz.
Biz birbirimizi daha fazla seveceğiz, daha fazla sayacağız, daha fazla kucaklayacağız, birbirimize değer vererek yaşayacağız. İlçemize, sporumuza, diğer alanlara ve ülkemize faydalı olmaya devam edeceğiz. Biz bunu yapmalıyız. Özellikle herkesten bir kez daha rica ediyorum. Olmamalıydı ama sağlık olsun. Hiçbir şeyin sonu değil, süreç daha yeni başladı.
Bu İşin Baş Mimarı Onlar": Silivri'de Bir Daha Entrika Olmayacak!
İnsanlar, "Bu işin baş mimarı Akgün Bey, Nuri Başkan!" diyorlar. Doğrudur, baş mimarı onlar.
Peki Akgün Başkan'ın çorbacı dükkanına biri gittiğinde "Şu şuralıdır, şu öz Silivrili, şu az Silivrili mi diyerek içeri alıyor? Hayır. Yaptıkları çok büyük bir hata.
Biz bu süreçten dersimizi çıkaracağız, umuyorum ki onlar da çıkaracaklardır. Silivri'mizde bir daha bu tarz arkadan entrikalı süreçlerin olmayacağını düşünüyorum. Aslında yeni bir uyanışa sebep verdiler, ama bunu olumlu değerlendirmeliyiz. Bu anlamda çıkarımlarımızı yapmalıyız. Silivri'mizin ahengine, 81 ilden gelen bu kadar güzel bir ailenin güzelliklerine lütfen zarar vermesinler. Bir daha bu tarz şeylerin içine girmesinler.
Ben elimden geldiğince insanları zan altında bırakmadan süreci anlatmaya çalıştım.
Silivri halkının takdiridir.”
YORUMLAR