**
Silivri Belediye Meclisi'nde vatandaş koltuklarından AK Parti Grup Başkanvekili Celalettin Yazıcı'ya yönelik kullanılan "hasta" ifadesi, yerel siyasetin zaman zaman ne denli kırılgan bir zemine kayabildiğini bir kez daha gözler önüne serdi. AK Parti Grup Başkanvekili Celalettin Yazıcı'ya yönelik kullanılan bu çirkin ifade, doğal olarak tepkilere yol açtı ve beraberinde bir "mağduriyet" algısı yaratma çabalarını da getirdi. Ancak, madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, bu olayın salt bir hakaret vakası olmanın ötesinde, Silivri siyasetinde uzun süredir devam eden gerilimlerin ve karşılıklı suçlamaların bir sonucu olduğu aşikar.
AK Parti Sözcüsü Celalettin Yazıcı'nın geçmiş meclis toplantısında üslubu ve CHP’li Belediye Meclis Üyelerine yönelik sert ifadeleri hafızalardaki tazeliğini koruyor. "Ucuz kahramanlık peşinde takla atanlar" gibi hakaretvari ithamlar, meclis çatısı altında yapılması beklenen yapıcı tartışma ortamını zedelemiş ve tansiyonu yükseltmişti. Hatta, Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu'nun "Lütfen sözlerinize dikkat edin" uyarısına rağmen, Celalettin Yazıcı'nın bu uyarıyı saygısızlık olarak nitelendirip, "Asla bu saygısızlığı kabul etmiyorum!" diyerek Cumhur İttifakı Grubu olarak meclisi terk etme eyleminde bulunması, meclis içindeki gerilimin boyutlarını gözler önüne sermişti. Silivri halkının temsilcileri olarak sorunları konuşma ve çözüm üretme görevlerinden bu kadar kolay vazgeçmelerini, seçmenlerine karşı bir haksızlık olarak değerlendirmek de işin bir başka boyutu!
Diyalog kanallarının ne denli tıkalı olduğunu gösteren sadece bir örnekten bahsettim size… Siyasetin doğasında rekabet olsa da, bu rekabetin kişisel saldırılara ve aşağılayıcı ifadelere dönüşmesi, kamuoyunda siyaset kurumuna olan güveni sarsmaktan başka bir işe yaramaz.
Şimdi Celalettin Yazıcı'ya yönelik "hasta" yakıştırmasının ardından belirginleşen mağduriyet algısı yaratma çabası, siyasetin sıkça başvurulan bir taktiği olarak karşımıza çıkıyor. Elbette, hiçbir siyasetçi bu tür bir muameleyi hak etmez. Ancak, "saygı karşılıklı olmalıdır" ilkesi, siyasetin her kademesinde geçerli bir düsturdur. Kendi gergin tavırlarıyla meclis atmosferini durduk yere geren bir siyasi aktörün, benzer bir durumla karşılaşınca rahatsız olması samimiyetini sorgulatıyor. Bu durum, bazı maksatlı çevrelerin siyasi çıkar sağlamak için "mağdur" algısı yaratma çabasıyla birleşince, AK Parti-MHP bloğunun Silivri siyasetinde yeni bir mağduriyet taktiği mi izlediği sorusunu akla getiriyor.
Oysa Silivri'nin gerçek sorunlarına odaklanmak, yapıcı çözümler üretmek ve karşılıklı saygıyı tesis etmek, siyasi çekişmelerin ve mağduriyet algısı yaratma çabalarının çok daha ötesinde bir önceliğe sahip olmalıdır.
Aylardır süren bu gerilim, Silivri siyasetinde daha olgun ve Silivri halkının sorunlarına odaklanan bir dilin hakim olması gerektiği yönünde açık bir uyarı niteliği taşıyor. A partisi B partisi fark etmeksizin tüm siyasi aktörlerin kendi hatalarını görmesi ve daha seviyeli bir dil benimsemesi gerekmektedir. Silivri halkının iradesiyle seçilmiş Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu'nun mecliste sağladığı demokratik zemin de suistimal edilmemeli, bu Başkanlık Makamına saygının gereği olmaktan öte ve siyasi görüş ayrılıklarının ötesinde bir sorumluluktur.
Silivri sokaklarında konuştuğumuz vatandaşlar da bu tür polemiklerden yorulmuş durumda. Onların beklentisi, seçtikleri temsilcilerin kavga etmek yerine çözüm üretmesi...
Sadece polemik yaratmak, kişisel çekişmeleri körüklemek veya genel ithamlarda bulunmak yerine, "sapla samanı ayırarak" yani doğru tespitlerle, yapıcı bir üslupla ve çözüm odaklı bir yaklaşımla muhalefet yapmak, hem yerel siyasetin kalitesini artıracak hem de Silivri halkının yararına olacaktır diye düşünüyorum.
Silivri'nin ihtiyacı olan şey, mağduriyet siyaseti değil, çözüm odaklı ve yapıcı bir yaklaşımdır. Umarım, Silivri siyasetinde yaşanan bu tür yakışıksız olaylar bir daha tekrarlanmaz.
YORUMLAR