Müslümanların izzeti 28 Şubat'ta ayaklar altına alındı

Vehbi Kara
ABONE OL

**
Cumhuriyet dönemi boyunca Türkler, tarihin hiçbir döneminde inançlarından dolayı bu kadar aşağılanmadılar. İzzeti nefsimiz ayaklar altına alındı. Sırf Müslüman olduğumuz için hayasızca muamelelere ve acılara maruz kaldık. Neler olmadı ki!

Bir kış günü şapkayı nereden bulup da takacağız diyen Anadolu halkı idam sehpaları ile karşı karşıya kaldı. Fakat İskilipli Atıf Efendi gibi onurlu İslam alimleri çıktı, hamd olsun. Belki kısa dünya hayatını kaybetti; lakin zalimlere İslam izzetini ve onurunu şahane bir şekilde göstermiş oldu.

Savcı, İskilipli Âtıf Efendi için 3 yıl hapis cezası istemişti. Mahkeme, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. Ancak İskilipli Âtıf,  savunma haklarından tümüyle vazgeçtiğini belirtti. Ertesi gün, mahkeme reisi Kel Ali (Çetinkaya), savunma yapmaya gerek görmeyen İskilipli Âtıf'ı bu sefer idama mahkûm etti.

Yazıklar olsun… Şapka yüzünden kadınları asan bir yönetim savcının ceza talebini yeterli görmeyerek işte böyle zulüm yapabiliyordu. Böylesine acı olayları CHP’nin tek parti döneminde defalarca yaşamıştık.

Çok partili hayata geçtikten sonra hileli 1946 seçimi hariç halkımız bir daha CHP’yi iktidara getirmedi. Fakat Batı ülkeleri, ABD ve Siyonistlerin azmettirdiği darbeci generaller, defalarca milletin seçtiği iktidarları yönetimden indirip hatta Başbakanları ve bakanları asıp başa geçtiler. Sonrasında aynı “Şapka devrimi” esnasında yapılan zulüm benzeri Müslüman ahali cezalandırıldı. Fakat hapisler yetmedi bir de milletimizi derinden inciten acılar yaşatıldı.  
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016’da benzer aşağılanmalarla karşı karşıya kaldık. Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış Sabetaycı Generallerin yapmış olduğu darbelerle iktidarı ele geçirdiği yetmiyormuş gibi hâkim ve savcıları da kendilerine zorla boyun eğdirerek adalet kavramını derinden sarsan iğrenç icraatlarda bulundular.

Özellikle 15 Temmuz darbesinin bir hazırlığı olan 28 Şubat döneminde bütün kamu kurumlarının dindar insanlara karşı yürüttüğü muamele unutulması mümkün olmayan travmalara yol açmıştır. Hapse atılmak, işkence görmek darbe dönemlerinin hazmı kolay olan kısmıdır. Fakat kabul edemeyeceğimiz ve asla unutulamayan husus ise Müslümanların izzet ve şerefini ayaklar altına alan tutum ve uygulamalardır.

Şu andaki genç neslin bunu anlaması zordur. Çünkü 28 Şubat darbesi üzerinden tam 25 yıl geçti. Orta yaşlı insanlar beni daha iyi anlayacaklardır. Zira o yıllarda öğrenci oldukları için işlenen rezaleti bütün çirkinliği ile beraber yaşayıp gördüler. Sırf başörtüsü taktığı için sınıftan atılan, polislerin tacizine uğrayıp dayak atılan fakat daha da kötüsü mahkemelerden ceza alan kadınlarımız oldu.

Bu aşağılanma ve tahkir şapka devrimi esnasında yapılan zulüm boyutlarını da aştı. Çünkü daha önce en fazla idam ediyorlardı. Fakat 28 Şubat döneminde devlet, yargı, siyasetçiler, medya, silahlı kuvvetler, sanayici ve iş adamları elbirliği içinde baş örtülü kadınlarımıza savaş açmış haber kanallarında her türlü iftirayı atarak iğrençlikte zirve yapmışlardı. Hatta canlı yayında başörtülü kadınlara küfreden aşağılık bir yazar hala görevinin başında ahkam kesebilmektedir. Kısaca söylemek gerekirse “rezilliğin bini bir para” olmuştur.

Sırf başörtülü olduğu için benim gibi binlerce asker ordudan atılmıştı. İşin tuhaf yanı Yüksek Askeri Şura kararı ile yargıya dahi başvurma hakkımız yoktu. Gerçi kararname yolu ile ordudan atılan asker arkadaşlarımız da vardı. Fakat darbeci generallerden sicil alan askeri idare mahkemeleri, vermiş olduğu kararlar ile zulme ortak olmuştu. Yargı kararı olmadan kararname ile atılan bütün askerleri suçlu bulmuşlardı. Nihayet 15 Temmuz 2016 darbesi esnasında FETO pisliği de dahil olmak üzere din düşmanlarının bütün foyaları ortaya çıkmış oldu. Deyim yerindeyse tam da suç üstünde yakalandılar. Askeri idare mahkemeleri de kapatılarak yargı darbeci askerlerden temizlenmiş oldu.

Darbeciler zannetmişlerdi ki daha önce olduğu gibi tankların önüne kimse çıkamaz. Yine  insanlara zulmedip “yetimin parasını zimmetine geçirip zıkkımlanırız” diye düşündüler. Fakat genci ve yaşlısı ile bu kahraman millet, hep birlikte ayağa kalktı. Darbeci generallere öyle bir ders verdi ki acısı hala Washinton ve Pensilvanya’da duyulmaktadır.

Bu darbecilerden Batı Çalışma Gurubu (BÇG) isimli yasadışı bir kurucusu ve yöneticisi olan general ve amirallerden sadece birkaç tanesi hüküm giymiş diğerleri hala paşa paşa gezmektedir. Üstelik bu hain darbecilerin mağdur ettiği binlerce insanın mağduriyeti devam etmektedir.

Garip olan şudur ki hükümetimiz hala darbecilere gereken cezaları vermediği gibi mağdur edilen binlerce vatandaşımıza haklarını vermemekte ısrar etmektedir. FETÖ örgütü tarafından haksız yere askerlikten atılıp hapse düşen askerlere tazminatları da dahil olmak üzere bütün hak kayıpları ödenmiş iken sıra dindar insanlara gelince Ak Parti hükümeti ilginç bir şekilde gasp ve cimrilik yapmaktadır.

Elbette bunun hesabını sorulacaktır. Bu dünya olmaz ise mahşer niçin vardır? Hiç olmaz ise 28 Şubatın 25. Yıldönümünde bunları hatırlatıp yazmak kimseyi rahatsız etmesin, vesselam…